Uzaylılara büyük sempatim var. Zira bana bir zararları olmadığı gibi, herhangi bir densizliklerini, saygısızlıklarını da görmedim. Dünyaya çarpmak üzere olan meteoru engelledikleri, nükleer santrallar çevresinde dolanıp, zararlı etkileri bila ücret azalttıkları filan da söyleniyor ayrıca. Roswell'de gerçekleşmiş meşhur uzaylı otopsisi filmine şüpheyle bakmama rağmen genel anlamda kendilerine inanmıyor da değilim. Ancak gezegeninden fırt diye buraya gelen, uzay gemisi hop diye kaybolabilen bir medeniyetin, niye atmosfere böcek büyüklüğünde milyonlarca kamera veya sensör filan yerleştirmeyip bizzat eleman ve araç tedarikiyle bizi gözlediğini de anlamıyorum. Belki işsizlik vardır, istihdam olsun diye gelip gidiyorlar veya kıyak devlet gezisi, bilmiyorum. Ama yıllardır yapıp durduğum şakaların bir kısmına kendi vatandaşımın bozulup beni defalarca savcılığa vermiş olması, Allah'ın uzaylısının ise kendisiyle ilgili yaralayıcı esprilerime bir kez bile arıza çıkarmaması, ne bileyim alıp kaçırıp, orama burama çip yerleştirmeyip beni kendi halime, sefil hayatıma bırakması, takdire ve sempatiye şayandır kanımca. Ne yazıktır ki, yıllardır beslediğim bu sıcak hisler hep karşılıksız kaldı. Kumburgaz UFO'sunun dünyayı sarsan, gerçekten dudak uçuklatıcı görüntülerini televizyondan izlemek durumunda kaldım. Uşaklı köylülerin tavırlarını esefle kınadım. Bir gün karşılaşırsak, başka gezegenlerden gelen misafirleri, Türkçe, mükemmel derecede İngilizce ve ortanın altı düzeyde Fransızca işe yaramayacağı için, olumlu duygularla dolu beyinsel titreşimlerimle selamlamayı hayal ettim hep! Ne yazık ki, değil uzaylının kendisi, aracını bile göremedim. Ta ki Bodrum'da idrak ettiğim 29 Ağustos Pazar gecesine kadar. O gece hava ılık, gökyüzü şaşırtıcı bir biçimde açık ve yıldızlarla doluydu. Ortakent'te, deniz kıyısında arkadaşlarımla balık yiyoruz ve 'tüküren kedi'yi konuşuyoruz. Tüküren kedi uzaylı değil, o macera daha başlamadı. Kedi, büyük ihtimalle tıslamayı daha öğrenmemiş, sevmek için yaklaştığımızda korkup bize (tıslama niyetine) gerçekten tükürmüş, sarı bir kedi yavrusu. Ama yine de bizi gevşek tatil rutinimiz içinde heyecanlara sürüklemiş bir yaratık. Sen misin heyecan, şaşkınlık diyen! Ve sen misin yaratık diyen!
HERKES O ANI TELEFONLA KAYDETTİ
Kalamar yeni gelmişti masaya. O aralar dağın arkasından turuncu, büyükçe bir ışık çıktı ve ilerlemeye başladı. Arkadaşlar hemen "UFO..." dediler ama şüpheli ve her zaman pozitif bilimin yanındaki tavrımla karşı çıktım, bir yandan da seyrediyoruz: "Uçak uçak... Yok düz çizgide gitmiyor, elle hareket eder gibi oluyor. Çok da hızlı. Eee özel jet. Değil tabiii. Helikopter olabilir ama... Aman Allahım uçan daire şeklinde. Şeydir şey, meteorrrr. Değil, hâlâ geliyor." O esnada tanımlanamayan uçan cisim, bildiğimiz uçan daire şekliyle, geldii ve karşımızda durdu! Bir süre, üç dakika kadar havada, aynı noktada asılı kaldı. Benim hissiyatıma göre bize baktı! Ve birkaç saniye içinde yok oldu. Biz başta olmak üzere, tüm restoran sakinleri telefonlarla bu anı kaydetti. Ben, tüm şüpheciliğime rağmen kesinkes uçan daire olduğuna ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına emindim. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Fotoğraf çeken restoran sakinleri, gerçekten aşırı bir sakinlikle yemek yemeye ve Bodrum'daki ev fiyatlarından, Münevver cinayetinden, rejim reçetelerinden filan konuşmaya devam etti. "UFO gördük, herkes iPhone'larıyla resmini çekti, çok acayipti," diye mesaj attığımız arkadaşlarımızdan "Biz de hobit gördük, herkes resmini çekti, hehe..." diye cevap geldi. Derken, bir yemek programı için görüntü alan atv kamerası hatırıma geldi. Onların yanına koşup "Kaydettiniz mi? UFO'yu gördünüz mü? Kesinlikle UFO'ydu, uzaylılardı!" gibi heyecanlı konuşmalar yaptım. Kameranın kablosunu toplayan genç arkadaş, Ramazan'da alkol aldığıma kesin gözüyle bakarak yamuk bir gülüşle süzdü beni, muhabir kardeş ise "Yok onu görmedik de... Avrupa Yakası kesin bitti mi?" şeklinde karşıladı konuyu! Ben böyle rahat millet görmedim! Uçan daire restorana inse, çiftlik levreğini deniz levreği gibi yuttururuz diye sevinir bunlar. Söylenenlere göre, uzaylıların son zamanlarda bu kadar sık gelip gitmelerinin sebebi, dünya insanlarını, kendilerinin var olduğu fikrine yavaştan alıştırmak, ileride iletişime geçecekleri zamanlar için bir hazırlık yapmak. Ben söyleyeyim, Türkiye için hiç yorulmasınlar. Bizler bu ara bir açıldık, pir açıldık. Kalksınlar, gelsinler. Şu ara gelirlerse, ne itiraz, ne şaşkınlık, ne yadırgama... Hiç vakit kaybetmeden, hop, bir uzaylı açılımı ve bayram geldiğinde, ziyarete, karşılıklı el öpüp bahşiş vermeye girmiş oluruz direkt. Bu dönemi kaçırmasınlar derim!
HERKES O ANI TELEFONLA KAYDETTİ
Kalamar yeni gelmişti masaya. O aralar dağın arkasından turuncu, büyükçe bir ışık çıktı ve ilerlemeye başladı. Arkadaşlar hemen "UFO..." dediler ama şüpheli ve her zaman pozitif bilimin yanındaki tavrımla karşı çıktım, bir yandan da seyrediyoruz: "Uçak uçak... Yok düz çizgide gitmiyor, elle hareket eder gibi oluyor. Çok da hızlı. Eee özel jet. Değil tabiii. Helikopter olabilir ama... Aman Allahım uçan daire şeklinde. Şeydir şey, meteorrrr. Değil, hâlâ geliyor." O esnada tanımlanamayan uçan cisim, bildiğimiz uçan daire şekliyle, geldii ve karşımızda durdu! Bir süre, üç dakika kadar havada, aynı noktada asılı kaldı. Benim hissiyatıma göre bize baktı! Ve birkaç saniye içinde yok oldu. Biz başta olmak üzere, tüm restoran sakinleri telefonlarla bu anı kaydetti. Ben, tüm şüpheciliğime rağmen kesinkes uçan daire olduğuna ve artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağına emindim. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Fotoğraf çeken restoran sakinleri, gerçekten aşırı bir sakinlikle yemek yemeye ve Bodrum'daki ev fiyatlarından, Münevver cinayetinden, rejim reçetelerinden filan konuşmaya devam etti. "UFO gördük, herkes iPhone'larıyla resmini çekti, çok acayipti," diye mesaj attığımız arkadaşlarımızdan "Biz de hobit gördük, herkes resmini çekti, hehe..." diye cevap geldi. Derken, bir yemek programı için görüntü alan atv kamerası hatırıma geldi. Onların yanına koşup "Kaydettiniz mi? UFO'yu gördünüz mü? Kesinlikle UFO'ydu, uzaylılardı!" gibi heyecanlı konuşmalar yaptım. Kameranın kablosunu toplayan genç arkadaş, Ramazan'da alkol aldığıma kesin gözüyle bakarak yamuk bir gülüşle süzdü beni, muhabir kardeş ise "Yok onu görmedik de... Avrupa Yakası kesin bitti mi?" şeklinde karşıladı konuyu! Ben böyle rahat millet görmedim! Uçan daire restorana inse, çiftlik levreğini deniz levreği gibi yuttururuz diye sevinir bunlar. Söylenenlere göre, uzaylıların son zamanlarda bu kadar sık gelip gitmelerinin sebebi, dünya insanlarını, kendilerinin var olduğu fikrine yavaştan alıştırmak, ileride iletişime geçecekleri zamanlar için bir hazırlık yapmak. Ben söyleyeyim, Türkiye için hiç yorulmasınlar. Bizler bu ara bir açıldık, pir açıldık. Kalksınlar, gelsinler. Şu ara gelirlerse, ne itiraz, ne şaşkınlık, ne yadırgama... Hiç vakit kaybetmeden, hop, bir uzaylı açılımı ve bayram geldiğinde, ziyarete, karşılıklı el öpüp bahşiş vermeye girmiş oluruz direkt. Bu dönemi kaçırmasınlar derim!