“X GEZEGENİNİ ARAYIŞ: NİBİRU” İLE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR
Güneş Sistemimiz’in bilinen en uzak mesafelerinin ötesinde başka bir gezegenin var olup olmadığı sorusu, Uranüs ve Neptün gezegenlerinin yörüngesel hareketlerindeki düzensizliklerle yakından bağlantılıdır. Yerçekimsel bir kuvvet, bu iki dev gezegenin yörüngelerinde düzensizliklere yol açmaya devam etmektedir. Bu kuvvet, çok uzak ve görünmeyen büyük bir nesnenin varlığını akıllara getirmektedir. Bu, uzun zamandır aranan X Gezegeni olabilir.
Göklerde yapılan son ciddi araştırma, 1930 yılında 9’uncu gezegen olan Pluton’un keşfine yol açmıştı. Fakat bu hikaye, 1781’de İngiliz astronom ve müzikçi William Herschel tarafından keşfedilmesiyle başlamıştır. O zamana değin, gezegenlerle ilgili sistemin Satürn ile sona erdiği sanılıyordu. Bugün bilimadamları, dünya yüzeyinin altında uzanan büyük kaya katmanlarının oluşumunu ve hareketini inceleyen çalışmalara ilişkin teorileri kabul etmektedir. Dünya üzerindeki bütün kıtaların, bir zamanlar, gezegenin tek bir yerinde bulunduğunu gösteren çalışmalar ve makaleler mevcuttur. Bu çalışmaların açıklığa kavuşturamadığı soru şudur: ‘Eğer bütün kıtalar tek bir yerde toplanmış idiyse, gezegenin öteki yanında ne vardı?’ Bu ‘öteki yan’ muazzam bir boşluk olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlama, Dünya’nın oluşumuna ilişkin Sümerler’e ait hikaye ile benzerlik göstermektedir. Sümerler, Dünya’nın, Nibiru ya da X Gezegeni ile çarpışarak “Tiamat” olarak adlandırılan yarım bir gezegen haline geldiğini söylemişlerdir.
Son iki yüzyıl içinde yeni gezegenlerin keşfedilmesi, daha büyük ve iyi teleskopların dizayn edilmesinden çok matematik bilimi sayesinde mümkün olmuştur. Dış gezegenlerin yörüngelerindeki açıklanamayan matematiksel düzensizlikler, astronomları, keşfedilmemiş daha uzak bir gezegenin varlığı hakkında düşünmeye teşvik etmiştir. Astronomlar bu gezegenin varlığından o derece eminler ki, ona şimdiden X Gezegeni ya da 10’uncu Gezegen adını vermişlerdir.
1982 yılında NASA "dış gezegenlerin ötesinde gizemli bir nesnenin var olduğu kesindir" şeklinde bir bildiride bulunarak X Gezegeni’nin varlığına ilişkin olasılığı resmi olarak kabul etti. Bir yıl sonra, uzaya yeni fırlatılan IRAS (Infrared Astronomical Satellite-Kızılötesi Astronomik Uydu), uzayın derinliklerinde büyük, gizemli bir nesne tespit etti. Washington Post, California JPL’den IRAS Projesi’nde görevli bir bilimadamı olan Gerry Neugebauer ile yaptığı röportajı şöyle özetledi: “Orion Takımyıldızı yönünde, dev gezegen Jüpiter kadar büyük ve bu güneş sisteminin bir parçası olabilecek kadar Dünya’ya yakın bir gökcismi bulunmuştur. Bütün söyleyebileceğim, bunun ne olduğunu bilmediğimizdir.”
Birleşik Devletler Donanma Rasathanesi tarafından yapılan son hesaplamalar, Uranüs ve Neptün gezegenlerinin yörüngesel hareketlerinde meydana gelen düzensizlikleri onayladı. Rasathanede çalışan bir astronom olan Dr. Thomas C. Van Flandern, bu düzensizliklerin tek bir keşfedilmemiş gezegenin varlığıyla açıklanabileceğini söylemektedir. O ve bir meslektaşı, Dr. Richard Harrington, 10’uncu gezegenin Dünya’dan 2 ila 5 kez daha büyük ve Pluton’un yörüngesinin 5 milyar mil ötesine ulaşan oldukça eliptik bir yörüngeye sahip olması gerektiğini hesaplıyorlar.
Tıpkı Sümerlerin söylediği gibi…
Güneş Sistemimiz’in bilinen en uzak mesafelerinin ötesinde başka bir gezegenin var olup olmadığı sorusu, Uranüs ve Neptün gezegenlerinin yörüngesel hareketlerindeki düzensizliklerle yakından bağlantılıdır. Yerçekimsel bir kuvvet, bu iki dev gezegenin yörüngelerinde düzensizliklere yol açmaya devam etmektedir. Bu kuvvet, çok uzak ve görünmeyen büyük bir nesnenin varlığını akıllara getirmektedir. Bu, uzun zamandır aranan X Gezegeni olabilir.
Göklerde yapılan son ciddi araştırma, 1930 yılında 9’uncu gezegen olan Pluton’un keşfine yol açmıştı. Fakat bu hikaye, 1781’de İngiliz astronom ve müzikçi William Herschel tarafından keşfedilmesiyle başlamıştır. O zamana değin, gezegenlerle ilgili sistemin Satürn ile sona erdiği sanılıyordu. Bugün bilimadamları, dünya yüzeyinin altında uzanan büyük kaya katmanlarının oluşumunu ve hareketini inceleyen çalışmalara ilişkin teorileri kabul etmektedir. Dünya üzerindeki bütün kıtaların, bir zamanlar, gezegenin tek bir yerinde bulunduğunu gösteren çalışmalar ve makaleler mevcuttur. Bu çalışmaların açıklığa kavuşturamadığı soru şudur: ‘Eğer bütün kıtalar tek bir yerde toplanmış idiyse, gezegenin öteki yanında ne vardı?’ Bu ‘öteki yan’ muazzam bir boşluk olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımlama, Dünya’nın oluşumuna ilişkin Sümerler’e ait hikaye ile benzerlik göstermektedir. Sümerler, Dünya’nın, Nibiru ya da X Gezegeni ile çarpışarak “Tiamat” olarak adlandırılan yarım bir gezegen haline geldiğini söylemişlerdir.
Son iki yüzyıl içinde yeni gezegenlerin keşfedilmesi, daha büyük ve iyi teleskopların dizayn edilmesinden çok matematik bilimi sayesinde mümkün olmuştur. Dış gezegenlerin yörüngelerindeki açıklanamayan matematiksel düzensizlikler, astronomları, keşfedilmemiş daha uzak bir gezegenin varlığı hakkında düşünmeye teşvik etmiştir. Astronomlar bu gezegenin varlığından o derece eminler ki, ona şimdiden X Gezegeni ya da 10’uncu Gezegen adını vermişlerdir.
1982 yılında NASA "dış gezegenlerin ötesinde gizemli bir nesnenin var olduğu kesindir" şeklinde bir bildiride bulunarak X Gezegeni’nin varlığına ilişkin olasılığı resmi olarak kabul etti. Bir yıl sonra, uzaya yeni fırlatılan IRAS (Infrared Astronomical Satellite-Kızılötesi Astronomik Uydu), uzayın derinliklerinde büyük, gizemli bir nesne tespit etti. Washington Post, California JPL’den IRAS Projesi’nde görevli bir bilimadamı olan Gerry Neugebauer ile yaptığı röportajı şöyle özetledi: “Orion Takımyıldızı yönünde, dev gezegen Jüpiter kadar büyük ve bu güneş sisteminin bir parçası olabilecek kadar Dünya’ya yakın bir gökcismi bulunmuştur. Bütün söyleyebileceğim, bunun ne olduğunu bilmediğimizdir.”
Birleşik Devletler Donanma Rasathanesi tarafından yapılan son hesaplamalar, Uranüs ve Neptün gezegenlerinin yörüngesel hareketlerinde meydana gelen düzensizlikleri onayladı. Rasathanede çalışan bir astronom olan Dr. Thomas C. Van Flandern, bu düzensizliklerin tek bir keşfedilmemiş gezegenin varlığıyla açıklanabileceğini söylemektedir. O ve bir meslektaşı, Dr. Richard Harrington, 10’uncu gezegenin Dünya’dan 2 ila 5 kez daha büyük ve Pluton’un yörüngesinin 5 milyar mil ötesine ulaşan oldukça eliptik bir yörüngeye sahip olması gerektiğini hesaplıyorlar.
Tıpkı Sümerlerin söylediği gibi…