Felsefe başlangıçta bilimden ayrı değil, birlikte doğmuş. İlk filozoflar da doğa bilginleri aynı zamanda. Ama salt bilimden yine de ayrılığı var. Bilim tek tek olgular üzerinde çalışır, felsefe ise geneli arar, bütünü göz önünde tutar. Bilimin varsaydığı – var olarak kabul ettiği– ve araştırmasını ona dayadığı şeyleri felsefe sorun haline getirir, nasıl var olduğunu sorar. Özellikle bilimlerin pek çok uzmanlık alanlarına ayrıldığı ve dallararası (interdisipliner) çalışmaların önem kazandığı günümüzde felsefenin görevi daha bir artıyor.
En geniş tanımı ile, her alanda ele alınan konu üzerinde soru sorma, sorgulama, eleştirel düşünme ve bütünü görme de diyebileceğimiz bir kafayı işletme biçimi olan felsefenin salt bilimden ayrılığı özellikle şurada: Bu ayrılık daha felsefenin adında saklı; Philosophia’yı bilgiseverlik diye çeviriyoruz gerçi. Ama sophia, episteme değil, yani yalnızca bilimsel bilgi değil, erdemli bilgibilgelik.
Bilim de felsefe de salt özgürlük içinde yapılır. Bilimsel düşünüşte ve araştırmalarda özgürlüğe sınır konulamaz; sınır konulduğu anda bilimsel çalışma durur. Oysa felsefi düşünce bilimsel çalışmanın sonuçlarının etikle çatışmamasını ister. Nitekim bugün özellikle tıp dünyasında deontoloji önemli bir dal oldu. Bu da felsefi düşünüşün etkisi ile oldu. Felsefi düşünüşten yoksun bir bilim adamı insanlığı hiç hesaba katmayabilir ve sonunda felaketlere neden olabilir.
Burada ünlü filozof ve bilgin Einstein’ın bir sözünü anımsatmak isterim: Felsefi bir görüşü ve tarih bilinci olmadan bir insanın gerçekten yaratıcı olması, yaratıcı olarak bilimde etkin olabilmesi olanaksızdır. Yalnızca uzman olan insan kullanılmak üzere programlanmış bir tür makine olur, ama değerli bir kişilik oluşturamaz. Bizim de bilim ve teknoloji alanında hala yaratıcı olamayışımızın nedeni felsefenin eksikliğinde yatmıyor mu?
Bedia Akarsu
(Alıntıdır)
En geniş tanımı ile, her alanda ele alınan konu üzerinde soru sorma, sorgulama, eleştirel düşünme ve bütünü görme de diyebileceğimiz bir kafayı işletme biçimi olan felsefenin salt bilimden ayrılığı özellikle şurada: Bu ayrılık daha felsefenin adında saklı; Philosophia’yı bilgiseverlik diye çeviriyoruz gerçi. Ama sophia, episteme değil, yani yalnızca bilimsel bilgi değil, erdemli bilgibilgelik.
Bilim de felsefe de salt özgürlük içinde yapılır. Bilimsel düşünüşte ve araştırmalarda özgürlüğe sınır konulamaz; sınır konulduğu anda bilimsel çalışma durur. Oysa felsefi düşünce bilimsel çalışmanın sonuçlarının etikle çatışmamasını ister. Nitekim bugün özellikle tıp dünyasında deontoloji önemli bir dal oldu. Bu da felsefi düşünüşün etkisi ile oldu. Felsefi düşünüşten yoksun bir bilim adamı insanlığı hiç hesaba katmayabilir ve sonunda felaketlere neden olabilir.
Burada ünlü filozof ve bilgin Einstein’ın bir sözünü anımsatmak isterim: Felsefi bir görüşü ve tarih bilinci olmadan bir insanın gerçekten yaratıcı olması, yaratıcı olarak bilimde etkin olabilmesi olanaksızdır. Yalnızca uzman olan insan kullanılmak üzere programlanmış bir tür makine olur, ama değerli bir kişilik oluşturamaz. Bizim de bilim ve teknoloji alanında hala yaratıcı olamayışımızın nedeni felsefenin eksikliğinde yatmıyor mu?
Bedia Akarsu
(Alıntıdır)